Neden Alanya’nın Doğası
13.Ağu.2010
Alanya’dan bahsedilince akla gelen iki kavram vardır doğa ile ilgili: Yeşil ve Mavi. Alanya denildiğinde bu iki kavram birbirinin devamı ve bütünleyicisi olarak düşünülür. Öyle ki Evliya Çelebi Seyahatnamesinde “ Çam dallarının Deniz ile buluştuğundan” bahseder. Başta Falih Rıfkı Atay (Alanya’yı görmeden ölmemeli sözü onundur) birçok yazar, gezgin, sanatçı hep bu yeşil ve mavi tarafına sevdalanmışlardır Alanya’nın
Akdeniz Mavisi’nin dinlendirici ve huzur verici etkisi daha bitmeden Torosların farklı tonlardaki yeşilini izlerdi gözlerimiz yıllar önce. Dimçayı, Alara Vadisi, Akdağ, Yaylalar, Toroslar başka güzeldi. Sahiller pırıl pırıl, Akdeniz maviydi. Birçoğumuzun çocukluğundaki rüya kentti Alanya.
Zaman hızla değişti. Önce, bilinçsiz tarım uygulamaları, devamında bilinçsiz turizm yapılanmaları ve beraberinde yoğunlaşan plansız yapılaşma ve kontrolsüz nüfus yoğunluğu geldi. Plansız, kontrolsüz, biçimsiz ve korkutucu bir gelişme yaşadık. Kıyıları beton binalarla doldurduk. Bahçeleri inşaata çevirip, yok edip apartmanlarla donattık.
Şehir merkezindeki yapılaşma ve yoğunlaşmalar yetmedi önce beldeleri, sonra köyleri betonlaştırdık. Yeşili yok ettik. Yetmedi şimdi de yaylaları bahçeye çevirmeye çalışıyor ve beton binalar dikmeye çalışıyoruz. Bizi durdurmaya çalışan her yasal ve fiili engele kızıyor, dinlemiyoruz. Bu gidişin devamında önce ormanların, yaylaların, meraların, bozkırların, suların yok edileceği, kirleneceği açık. Buna bağlı olarak bu ekosistemde yaşayan bitki ve hayvanlar başta olmak üzere tüm canlıların etkileneceği de herkesin bildiği sır.
Son otuz yıllık süreçte, Alanya ile igili çok şeylerin farkına vardık. Çok şeye el attık. Ancak doğaya yaptığımız kötülüğün ve tahribatın derecesini bir türlü fark edemedik. Tüketim kültürümüz ve altmış yetmiş yıllık hayatımızda, 600-700 yıl idare edecek mal-mülk edinme hırsımız yüzünden doğaya saldırdıkça saldırdık. Ancak yavaş yavaş görüyoruz ki “deniz bitti”, bu gerçek kafamıza dank etmeli.
Bu gerçek, ekosistemdeki tüm canlılarla uyumlu, hem kendimizin hemde diğer canlıların yaşam alanlarını korumaya yönelik, yapılaşmayı, kirletmeyi, tüketmeyi ve üremeyi en kısa zamanda kontrol altına almayı gerektiriyor. Yoksa, uzak olmayan bir gelecekte kıtlıklar, susuzluklar, çölleşme, yoksullaşma ve savaşlar-göçler kaçınılmaz olacaktır.
Bu anlamda bilinçli bir eylem olarak çevreyi tanımalı, doğayı ayrı bir varlık ve çevre olarak görmemeli, içinde yaşanılan bütünün bir parçası olarak anlamlandırılmalıdır. Çok bencil bir insani yaklaşım olsa da, kendimize iyilik etmek istiyorsak öncelikle doğayı tanımalı, anlamalı, korumalı ve ekosistemin devamlılığının sağlanması için gerekli adımları atmalıyız.
İşte bu girişim, bu adımların atılması öncesinde, tanıtma ve aydınlatma görevine yönelik olarak çorbaya bir kaşık tuz atmak istiyor. Alanya’da yaşayan ve konu ile ilgili hassasiyetleri olan bu kişiler hem bireysel hem de sosyal sorumlulukları gereği; gerek ilçemizde ve gerekse ulusal bazda ulaşılabilecek her bireye meramlarını anlatmak, bilgi ve görsel yolla bu meramlarını desteklemek amacındalar. Tüm kaygıları, Alanya ve Çevresi’nin (Alanya, Gazipaşa, Gündoğmuş, kısmen Anamur, Ermenek, Taşkent, Hadim, Sarıveliler) doğal varlıklarını, fiziksel coğrafyadan, akarsu ve bitkilerine, uçan canlılarından kelebeklerine, ormanlarından göletlerine, milli parkından yaban hayatı koruma sahalarına kadar bir bütün içinde hedef kitleye sunabilmektir. Bu anlamda yapılması gerekenlerin yapılması, koruma tedbirleri, eğitim çalışmaları, arazi taramaları, ıslah çalışmaları, akademik araştırmalar için gerekli işbirliği ve kamuoyu yaratmak ve bu kamuoyuna destek sağlamak birincil hedeftir.
Girişim tamamen amatör bir ruhla hareket etmekte olup,bu süreç içinde hiçbir ticari, şahsi ve akademik kaygı güdülmemektedir.